7.6 C
İstanbul
Çarşamba, Mart 20, 2024

İletişim

Mihrimah Sultan Külliyesi (Üsküdar)

Mihrimah Sultan Külliyesi, Üsküdar Meydanı’nda yer almaktadır. Sinan’ın, Şehzade Camisi ile aynı zamanda bitirdiği bu külliye, İstanbul fizyonomisinin Anadolu yakasındaki önemli öğelerinden biridir.

Caminin cümle kapısı üzerindeki Arapça kitabe, Zilhicce 954/Temmuz 1548’de I. Süleyman’ın (Kanuni) (hd 1520-1566) kızı “Hanım Sultan” (Mihrimah Sultan) tarafından yaptırıldığını yazmaktadır, İ. H. Konyalı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde 957 tarihli ve Mihrimah Sultanla Rüstem Paşa’nın vakıflarına ait defterde, külliyenin “cami, on altı hücre ve dershaneli medrese, sekiz bab misafirhane, ahur, bir kiler, bir anbar ve bir han”dan oluştuğunun yazılı olduğunu söyler. Burada sözü edilen tabhane (ya da mihmanhane), imaret ve han bugün yoktur. Peçevi, külliyenin Kanuni tarafından yaptırılmış olduğunu yazan “Mihrimah Sultan için Üsküdar’da lebideryada vaki iki bab kervansaray ve medrese, mektep, cami ve imaret serapa ol padişahın hayratından mahsup olup cümlesi kendi fermanı şerifleriyle ve ekser masarif ve levazımları canibi ailelerinden verilmekle bina olunmuştur”. Mihrimah Sultan Külliyesi, eski gravürlerde de görüldüğü gibi, kıyıya çok yakın bir set üzerinde denize açılan çift revaklı son cemaat mahallini örten büyük saçağı ve köşkü ile Boğaziçi’nin başlangıcında, bugünkünden de etkili olağanüstü bir mimari gösteriydi. C. Baysun bu külliyenin yakınında sultanın kendisine bir de saray yaptırdığını yazar.

Mihrimah Sultan

Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Külliyesi’nin vaziyet planı;
1.Cami
2.Medrese
3.Mektep
4.Sinaneddin Yusuf Türbesi
5.Sadrazam İbrahim Ethem Paşa Türbesi

Mihrimah Sultan Cami: Sinan’ın sultan ve vezirler için yaptığı bütün yapılar gibi Üsküdar İskelebaşında yaptığı bu cami de, onun sürekli mekân araştırmaları içindeki yeni bir sınamasıdır. Süleymaniye Camisi’nde Ayasofya şemasını, belki de sultanın isteğiyle, rasyonalize etmek, Şehzade Camisi’nde kubbeli strüktürün ideal bir çözümünü gerçekleştirmek ve kanımca, Kılıç Ali Paşa’nın kişisel isteğinin ifadesi olarak Ayasofya şemasının yinelendiği Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camisi dışındaki bütün camilerinde son cemaat mahallinden doğrudan doğruya kubbe altına girilir. Sinan, kubbeyle örtülü bir hacmin en güçlü etkisinin doğrudan kubbealtına girerek elde edildiğini kabul etmiş olmalıdır. Sinan’ın altıgen ve sekizgen şemaları kullanması da bu etkiyi değişik volümetrilerde denemek istediğini gösteriyor. Mihrimah Sultan Camisi’nin özelliği de, aynı zamanda yapılmakta olan Şehzade Camisi planının yerine burada giriş yarım kubbesinin kaldırılmış olmasıdır. Başka bir deyişle Şehzade Camisi merkezi planlı, kubbeli yapı fikrinin Sinan tarafından son denemesi ise, Mihrimah Sultan Camisi, Sinan’ın kendi yolunda mekân tasarımlarının ilk basamağıdır. Sinan bu planında sadece kubbenin daha etkili olduğu bir hacim elde etmenin yanında caminin kullanılışı, safların oluşması açısından her zaman yeğlenen enine bir namaz mekânı fikrini de gerçekleştirmiştir. Burada da alt yapı ile kubbeler arasında Şehzade Camisi’ndeki gibi orta kubbede pandantif, yarım kubbelerde mukarnas süslü tromplar kullanılmıştır. Fakat orta kubbenin 10 m’den küçük çapı nedeniyle, Şehzade Camisi’nde olduğu gibi, burada güçlü bir yan payanda sistemini saklayan dış revak sistemi söz konusu değildir. İç mekândaki iki filayağı, Sinan’ın başka yapılarında olmayan dört yapraklı yonca biçiminde tasarlanmıştır. Müezzin mahfili giriş kapısı üzerindedir. Son cemaat mahalline pencerelerle açılan mükebbire, caminin yapıldığı dönemden değildir. Namaz mekânının dış biçimlenişi açısından bu cami Sinan’ın geometrik kuruluşu en saf olan yapılarından biridir. Kaideleri üzerinde Türk üçgenleriyle yükselen tek şerefeli minareler de Sinan üslubunun daha sonraki dönemlerine göre daha ağır kulesel proporsiyonlara sahiptir.

Bezemesel program, kalan özgün öğeleriyle çağını yansıtır. Mermerden mukarnaslı mihrap ve mermer minber klasik dönem özelliklerini taşır. Enteryörde kakma tekniğiyle ve iyi bir işçilikle yapılmış kürsü ve pencere kapakları ve giriş kapıları vardır. Bezeme açısından ilgi çeken bir başka detay da, girişe göre soldaki minarenin son cemaat mahalline açılan kapısı üzerinde, bir mozaik gibi işlenmiş “kelime-i tevhid” yazıtıdır.

Mihrimah Sultan Camisi’nin en etkili öğesi klasik son cemaat mahallini çevreleyen geniş ikinci sıra revak ve denize doğru çıkan şadırvanlı köşküdür. Denize uzanan bir köşk altındaki bu mermer şadırvanın planı yirmi köşeli bir poligondur. Geometrik desenli şebekeleri vardır ve konumu itibariyle İstanbul’un en güzel abdest alma yerlerinden biridir. Köşkün altındaki çeşme 17. yy’da eklenmiştir. Vaktiyle hemen kıyıdan yükselen istinat duvarları üzerinde bu kompozisyon Sinan’ın arsanın konumuna ve çevreye duyarlı mimari tasarımının güzel tanıklarından biridir. Dış avlunun asimetrik girişleri ve merdivenleri de (gerçi bunların özgün dönemden kaldığını savunmak zordur) bugün bu yapının pitoreskini artıran öğelerdir.

Mihrimah Sultan Medresesi: Girişi caminin dış revağından geliş yönüne göre yerleştirilmiş olan 16 hücreli medresenin cami ile paralel olabilecekken biraz daha kuzeye dönük yapılması vaziyet planındaki yerleşme düzeninin kıyı çizgisini izlediği kanısını uyandırıyor. Dershane ve onun iki yanındaki odaların önündeki avlu revağı cami tarafında avlu duvarının önünde dönmektedir. Sinan’ın birçok medresesinde bir tarafı serbest bırakılmış medrese avlusu düzenlenmiştir. Revaklar arkasındaki avlu duvarı pencereleriyle dış çevre ile bağlanan bu avlular dört tarafı odalarla çevrili olan avlulara göre mekân vurgusu daha etkili bir Sinan motifi olarak kabul edilebilir. Medresenin helaları dershanenin iki yanındaki tonozlu koridorlardan çıkılan küçük bir avludaydı. 1961 ’de sağlık merkezi olarak restore edilen medrese, revakların kapanması ve başka işlevsel müdahalelerle iç mekân özelliklerini yitirmiştir.

mihrimah sultan camii

Mihrimah Sultan Sıbyan Mektebi: Caminin kıble tarafında ondan küçük bir yolla ayrılan darü’ssıbyan, kubbeli bir açık eyvan ve kapalı kubbeli bir dershaneden oluşur. Yokuş üzerinde inşa edildiği için kapalı dershanenin altına bir dükkân yapılmıştır. Merdivenle çıkılan yolun üst seviyesinden eyvana girilir. Caminin yapıldığı tarihte bu yol külliye sınırı içinde kalmış olabilirdi. Bu ilginç şema artık tümüyle kubbeli karelerden oluşan modüller üzerine kurulu işlevsel tasarım geleneğinin Sinan elindeki güzel uygulamalarından biridir.

Mihrimah Sultan Hanı: Cami arkasında arazinin kuzeydoğuya doğru yükseldiği düşünülünce büyük bir olasılıkla külliyenin diğer yapıları da güneybatıya doğru, o sırada daha içerilere giren Üsküdar Koyu boyunca diziliyorlardı. 1933 tarihli Pervititch haritasında, yakın bir tarihte yıkıldığı yazılan bir Kurşunlu Han’ın konturları gösterilmiştir. Oysa l. Dünya Savaşı sırasında yapılan bir haritada, bu hanın arsası bir ada olarak durmakta, fakat üzerinde bir tarihi yapı işareti bulunmamaktadır. Melling’in Beyoğlu’ndan Üsküdar’ı gösteren bir gravüründe (18. yy sonu) deniz kenarında bir han görülmektedir.

Külliyenin tabhane odaları ve imaretinin izleri şimdiye kadar saptanamamıştır. Fakat bunların cami dış avlusunun ve şadırvanlı köşkün denize karşı konumları düşünülecek olursa, caminin güneybatısında yerleşmiş oldukları söylenebilir. 1772’de çıkan bir yangında çevresindeki dükkânlarla birlikte tabhanenin yandığı bilinmektedir.

Cami ile medrese arasında Mihrimah Sultan’ın iki oğlunun sandukalarını içeren bir türbe vardır. Bu türbe külliyeye sonradan eklenmiştir. Bunun güneyindeki yeni türbe ise Sadrazam İbrahim Edhem Paşa’nındır (ö. 1893). Son cemaat yerinin güneybatı bölümünde ise revak altında, oldukça az rastlanan bir uygulama olarak Rüstem Paşa’nın başka bir karısından olan ve 984/1576-77’de ölen oğlu Osman Bey’in sandukası bulunmaktadır. Külliyenin haziresi ise caminin kıble tarafındadır. Burada klasik dönemden kalan değerli mezar taşları ve sandukalar vardır. Cağalazade ailesine ait çok sayıda mezar bu hazirededir. Fakat bu hazirenin en önemli yapıtlarından biri Rüstem Paşa’nın kardeşi Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın itinalı bir işçilik ve muhteşem bir tasarımla yapılmış olan sandukasıdır.

Üsküdar İskele Meydanı’nın açılmasından önce yapılan gravürlerde caminin deniz tarafına yapışmış ahşap dükkân sıraları görülür. Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçen deniz ulaşımının çıktığı yer olan Üsküdar İskelebaşı’ndaki çarşı, 16. yy’da Mihrimah Sultan Hanı’nın buraya yapılmasıyla gelişmiş olabilir.

Benzer İçerikler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

17,204BeğenenlerBeğen
3,912TakipçilerTakip Et
13,900AboneAbone Ol
- Advertisement -spot_img

Son Yazılalar